Hepimiz ; çekim yasasını; olumlu düşünmenin önemini , ne ekersen onu biçersin sözünü biliriz . Ama bu yasaları , bu öğretileri , bu iyilikleri hayatımıza geçirmekte problem yaşarız . Bir anda kendimizi neden, neden derken buluruz. Neden ben ? Neden şimdi? Neden başıma bunlar geliyor?Bu nedenler hiç bitmez , moralimiz bozulur, isyan eder ve vaz geçeriz. Bugün bu “neden”leri ortadan kaldırmak, güzel tohumlar ekmek, verimli iyilik dolu hasatlar almanın yöntemlerinden bahsedeceğiz.
Tüm duygularımız enerjidir ve frekansları vardır. Değişik duyguların oluşturduğu enerjiler birbirinden farklıdır. Sevinç, neşe, sevgi, şefkat duygularının yarattığı enerji ve frekans; korku, öfke, kırgınlık, pişmanlık, nefret duygularının yarattığı enerjiden ve frekanstan çok farklıdır. Her birimizin zihni bir enerji üreticisi gibi çalışmaktadır. Bizde bazı inançlar, bilgiler, kalıplar vardır. Yaşam içinde karşılaştığımız durumları bu bilgiler ile işler ve çeşitli düşünceler yaratırız. Düşünürüz ve bu düşünceler duygular yaratır. Bu düşünceler ve duygular bir enerji alanı yaratır, benzer enerjileri çeker, seçimler yapar ve yaşamımızı şekillendiririz. Eğer düşüncelerimiz, duygularımızın frekansıyla, isteklerimizin frekansı aynı ise, isteklerimiz kolayca gerçekleşir. Yaşamını ve bedenini olumlu düşünce ve duygular ile besleyen bir insanın hayatı ve sağlığı; olumsuz düşünceler ve duygularla besleyen bir kişinin hayatı ve sağlığından mutlaka farklı olacaktır. Eğer “Hayat zor” diyorsanız, böyle düşünüyorsanız ve hatta buna eminseniz; hayatı zorlu deneyimlerle yaşıyor olmanız kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu düşünce size sürekli olarak hayatınızdaki zorlukları, zorlu deneyimleri tekrar tekrar hatırlatır. Enerji frekansınız sürekli bu zorlukları yaşadığınız anlardaki frekanslara gelir ve kendini tekrar eder. Diğer taraftan hayatın var olan güzelliklerine, kolaylıklarına düşüncelerimizi odakladığımızda ise, enerjimizin frekansı bu kolaylıklara ve güzellik anlarına dönüşür. Artık yarattığımız, yaymakta olduğumuz frekans değişmiş olduğundan, kolaylıkları ve güzellikleri daha fazla deneyimlemeye başlarız. Tüm bu bilgilerin ışığında, artık biliyoruz ki çekim yasasını çalıştırmamız gerekmiyor çünkü o zaten çalışıyor! Bizim yapacağımız, çekim yasasının çalışmalarını lehimize kullanmak… İşte size duygularımızın, düşüncelerimizin frekansını sevgiye, mutluluğa, huzura taşıyacak birkaç ipucu:
(*) Gülümseyin! Bir güne, bir işe, bir görüşmeye gülümseyerek başlayın. Bilimsel çalışmalar, gülümsemenin beyinde mutluluk hormonların salgılanmasını sağladığını kanıtlamaktadır.
(*)Fark edin! Yaşamın nasıl olduğuna inanırsak bize o yüzünü göstermeye devam eder. Yaşamın güzelliklerini, hediyelerini fark edin. Bir defter edinin ve her gün gördüğünüz en az üç güzelliği bu deftere yazın. Güzel resimleri kesip bu deftere yapıştırın. Hayatın güzellikleri defteri olsun…
(*) Teşekkür edin! Sahip olduklarınız fark ettikleriniz için teşekkür etmeyi çoğaltın. Eminim hepiniz bol bol zaten teşekkür ediyorsunuz. Bunu biraz daha çoğaltmaya özen gösterin. Şükredin…
(*)Doğada zaman geçirin! Mümkün olduğunca doğada zaman geçirmeye vakit ayırın. Doğanın ve dünyanın işleyişini fark edin. Çıplak ayakla çimenlere, kumlara basın, orman havası, deniz havası alın, güneşin doğuşunu ve batışını seyredin. Beden saatinizi doğanın saatine uyumlandırın
(*)Derin nefesler alın! Nefes bizim tüm yaşamla iletişimimizin bir yansımasıdır. Doğru ve verimli nefes almayı öğrenin. Derin diyafram nefesleri almayı otomatik hale getirin.
(*)Düşüncelerinizi arındırın! Korku, endişe, kırgınlık,öfke bizi olumlu duyguların frekansından uzaklaştırır. Bu duyguları yaratan düşüncelerinizi keşfedin, bunların sadece size ait düşünceler olduğunu fark edin ve bunlardan arınmak için çalışın.
(*)Meditasyon yapın! Başlangıçta günde sadece beş dakika bile olsa sakince oturun ve zihninizden geçen düşünceleri izleyin. Bu düşünceleri engellemeye çalışmadan, sadece bir gözlemci olarak akıp gitmesine izin verin.
Daha iyiyi hak ediyor ve çok seviliyorsunuz! Bunu her zaman hatırlayın. Yolunuz açık ve kolay olsun ….
Begum Karace
Yazının orijinali Temmuz 2014 de Karşıyaka Life Dergisinde yayınlanmıştır